JANE AUSTEN’DEN 250 YIL SONRA AYNI SORU

ERKEKLERE GÜVENMEK OLUR MU?
Hayattayken sadece birkaç kitabı basılan İngiliz yazar Jane Austen’in 11-17 yaşları arası kaleme aldığı mektuplar, kısa hikayeler ve tiyatro oyunları bir arada. İletişim Yayınları’ndan basılan Gençlik Eserleri, Austen’in yazı serüveninin nasıl geliştiği konusunda ipuçları içeriyor.

Jane Austen iki yüz yıldan daha uzun bir zaman önce aslında bugün kadınının bile peşinde olduğu hislerden, özlemlerden söz ettiği için ölümsüz bana göre. Bir de bunu kendine özgü bir incelik, o döneme has görgü kurallarıyla ve hayran olunası bir dil kullanarak yapmıştı. Arada kendisiyle de dalga geçerek.

İşin doğrusu şu ki, Hollywood filmlerinin 2000’lerden sonra aklına gelen “Bir kadın ne ister?” sorusu sevgili Jane’in aklına yüzlerce yıl önce gelmişti. Tüm yazı serüveni boyunca da kadınların hayattaki beklentilerini sıraladı durdu. Hayatında rastladığı farklı kadınlardan ilham aldı. Çoğunu da hayal etti.

Bir kadının hayatında öncelikli olan şeyler nelerdir? sorusunun izlerini Emma’da Sağduyu ve Duyarlılık’ta, Gurur ve Önyargı’da ve Mansfield Park’ta sürmek mümkün. Her biri ara ara açılıp okunması gereken temel eserler.

Günümüzde yüzeysel bir okuma ile ilk bakışta eski moda olarak adlandırılacak bu hikayeler aslında kadınların bugün bile gerçek hislerini yansıtıyor.

Seni hayatının merkezi yapacak bir erkek tarafından çok sevilmek; onu bir an önce bulmak; diğer kadınların dedikodularının hedefi olmamak ve sonsuza kadar mutlu yaşamak… İşte hepsi bu. Bakmayın bunların günümüzde biraz daha süslü bir şekil aldığına. Temel aynı. Bridget Jones’un Günlüğü’nün edebi versiyonlarıdır aslında sözünü ettiğimiz dört Austen romanı. Yani inceliklerin unutulmadığı bir döneme dair kadın hikayeleri. Dikkatli bir göz Austen’in ince nüktelerini satır aralarında hissedecektir üstelik.

Jane, 1775 yılında İngiltere’nin güneyinde bir taşra kasabasında bir rahibin kızı olarak doğmuştu. Evin içindeki altı erkek kardeşin erkekler konusunda fikirlerinin oluşmasında payı büyük olmalı. Yazdığı neredeyse tüm eserlerin temelinde kadın- erkek ilişkileri var. Daha çok da erkeklerin ne kadar güvenilmez oldukları… Jane’in gözlüklerinden dünyaya baktığımız zaman, bir erkek asla tek bir kadınla yetinmez, genelde erkeklerin hevesleri çabuk biter, kadınlar ya intihar eder ya da verem olurlar. Tüm bunlar 42 yıllık hayatında neden hiç evlenmediğinin ipuçları.

Eğer bu güne kadar romanlarından birini okuduysanız, Rana Tekcan’ın çevirdiği,  İletişim Yayınları tarafından basılan Gençlik Eserleri’ni okumayı ilginç bulabilirsiniz. Jane’in 11- 17 yaşları arasında yazdığı mektuplardan oluşan kısa romanlarına, tiyatro oyunlarına ve kısa hikayelerine dalınca yazı serüveninin nasıl geliştiği konusunda fikir sahibi olmak mümkün. Jane bu eserleri üç defterde bir araya getirmiş ve onlara Birinci Cilt (Bugün Oxford’un Bodleian Kütüphanesi’nde), İkinci Cilt (British Library’nin el yazması koleksiyonunda) ve Üçüncü Cilt (British Library’nin el yazması koleksiyonunda) adını vermiş.

Aralarda yarım kalan hikayeler de var. Her biri hayatında çok önemli yer tutan aile bireylerine ithaf edilmiş.  Konular kıskançlık, çekememe, bir türlü kavuşamama, kavuşup da mutlu olamama, kadınsal takıntılar arasında gidip gelirken Jane’in esprili yanını ortaya koyduğu İngiltere Tarihi gerçekten durup iki kere okumaya değer. Döremin kral ve kraliçelerini öyle öznel ve tatlı anlatıyor ki!  On beş mektuptan oluşan bir roman olan Aşk ve Dostluk ise kurgusu ve uzunluğu ile ayrı bir roman olarak bile basılabilecek nitelikte. Keza Catherine, ya da Çardak da tıpkı ayrı bir roman gibi. Bu arada  tek sayfalık denemeler, karakter tahlilleri de Jane’in günlük alıştırmaları.

Jane’in kardeşi Cassandra Austen’in yaptığı İngiltere Tarihi’ne ait illustrasyonlar, defterlerin original yapraklarının fotoğrafları, ağabey Henry Austen’in yazarın hayatına dair yazdığı önsöz ve Juliet McMaster’ın oldukça kapsamlı sonsöz yazıları da kitabı Jane Austen üzerine önemli bir kaynağa dönüştürüyor. Meraklısı kaçırmamalı.

BU YAZI DAHA ÖNCE VATAN KİTAP’TA YAYIMLANMIŞTIR, 2015

0 Replies to “JANE AUSTEN’DEN 250 YIL SONRA AYNI SORU”